Perşembe, Ağustos 24, 2023

PSEUDO SİNEMA. NASIL???

Çok uzun yıllar önce, Mehmet Ali Erbil'in şöhretinin zirvesinde olduğu, her kanalda her türlü programı sunduğu, Türkiye'yi gülmekten kırdığı karanlık yıllar. Kardeşimin o karanlık yılların karanlık bir gecesinde gördüğü rüya:

Rüya gelecekte geçmektedir. İnsan klonlama teknolojisi çok ileridir. Öyle ki, Türkiye'yi güldürebilen tek adam olan Mehmet Ali Erbil'in yüzlerce klonu yapılmış ve her filmde her kanalda her ortamda Mehmet Ali Erbil klonları boy gösterir vaziyettedir. Bu ahval ve şerait içerisinde, Mehmet Ali Erbil klonlarından bir tanesi şaklabanlıkla dolu bir hayat istemediğini fark eder ve kaçar. Sonrası amansız bir takip.

Çok nostaljik bir rüya. O zamanlar yapay zekanın henüz icat edilmediği hemen belli oluyor. İki koyun klonlandı, bir Truman Show çekildi diye alelacele görülmüş bir rüya.

Oysa şimdi yapay zeka diye bir şey var. Deep fake birşeyler yaparsınız iki dakika, tamam. Ömür boyu klon mu beslenir. Mantıksız yani.

Ha işte onu düşünüyordum. Madem bundan sonrası yapay zeka, belki de günümüze kadar arz-ı endam eden tüm bu film artistlerinin yüzleri, bundan sonra sinemada göreceğimiz son yüzler mi olacak acaba? Yeni oyuncular kullanmak yerine ver ordan ispatlanmış Di Caprio ver, Brad Pitt ver, Buster Keaton ver. Hatta karışık yaparsın, üstü Pacino altı De Niro HEAT remakeinde oynatırsın gibi sapkın düşünceler. Tamam bir seviye daha ilerlet şimdi, madem yapay zeka var artık, hedef kitleye göre filmde en uygun olabilecek yüzü yarat sıfırdan, işte sana mükemmel oyuncu.

Hatta bir insan yüzü olmak zorunda mı? Üç boyutlu olmak zorunda mı? Estetik olmak zorunda mı? Sinemanın kendisi hatta, sinema olmak zorunda mı? Şimdi de filmler yeşil ekranlar önünde çekiliyor, diyelim ki oyuncular dahil, senaryo dahil her unsur yapay zeka kullanılarak üretilemeye de başlandı, fakat kastım o değil. Filmler nasıl üretilirse üretilsin, halen 135 yıllık bir estetik geleneğe ve birikime göre üretilmeye devam ediliyorlar. Bu birikimin de tamamen reddedildiği "devrimci" bir sinemadan bahsediyorum, "pseudo" derken...

Geçen arabada radyo açıkken kızımın "çok güzel" dediği bir parça çalıyordu. Müzik gibi ama aslında pseudo müzik. 80'lerdeki atari oyunlarının müzikleri neyse ondan hallice. Bence pseudo sinema da olabilir, mantıksız gelmedi. Pseudo sinemanın başarısı, indirgeyici vasatlığın daha ne kadar uzun bir süre ortak yegane toplumsal dil olarak kalacağı ile doğru orantılı.

Gökhan Toka

Hiç yorum yok: